30 yıldır değişen yok, aynı dert aynı mihnet
Fethullah Gülen, Herkul.org’da yayınlanan sohbetinde, '30 yıldır değişen bir şey yok' diyerek AK Parti dönemini de kapsayan eleştirilerde bulundu..
1982 yılındaki bir yazısını hatırlatan Fethullah Gülen, “Demek ki
aynı dert aynı mihnet, mihneti kendine zevk etmek hüner. Zevki şadi
felek böyle gelmiş böyle gider. O günden bugüne 30 küsur sene
geçmiş. Gördüğünüz gibi değişen hiçbir şey yok.” dedi. Müminlerin
alkış beklentisi içinde olmaması gerektiğini de dile getiren Gülen,
“Bir mümin övülmeyi, sövülme gibi kabul etmelidir.” ifadesini
kullandı. Usul ve füru’un karıştırıldığına dikkat çeken Hocaefendi,
her iki durumun birbirinden farklı olduğunu örnekleriyle
anlattı.
Fethullah Gülen'in ‘Kara Propaganda ve Nefis Muhasebesi’ başlıklı
sohbeti özetle şöyle:
YAPTIĞINIZ HAKSA, HAK’TA SABİT KADEM OLMAK LAZIM: Şimdi hak
bildiğimiz mevzu, ona sahip çıkmamız lazım. Mesela siz, bizim duygu
ve düşünce dünyamızı dünyanın dört bir yanına götürüyor,
panayırlarda bunları sergiliyor gibi sergiliyorsunuz ve bu şimdiye
kadar on beş yirmi senedir dünyada pozitif bir düşünce oluşturmuş
da bunun neresi kötü diyoruz. Bunun hak olmayan yanı neresi? Bir
yönüyle sigara ve uyuşturucu, çocuklara kadar inmiş bir konu. Siz
böyle bir problemin oluşmasına meydan vermeyeceğiniz ilim yuvaları
açıyorsunuz. Ta 1960’lı yıllarda, İzmir’e tayin edildim. O yıllarda
belki şimdi ‘merdivenaltı’ diyorlar da hani sizinle aynı düşünceyi,
duyguyu paylaşan insanların üniversiteye girebilmeleri için
üniversitelerdeki talebeler, lise sondaki talebelere bazı camilerin
altında, eskiden medrese olarak kullanılmış yerlerde ders
veriyorlardı. 45 senedir bu meseleyi bu şekilde götüren insanlar
bunun faydalı ve yararlı olduğuna inanmışlar. Bunların içinde bir
tane uyuşturucu kullanan yok, bir tane içki içen yok, varsa terk
etmişler. Şimdi bu iyi midir kötü müdür, hak mıdır? Haksa Hak’ta
sabit kadem olmak lazım.
MÜMİNLERİ KARALAMA KAMPANYASI MÜSLÜMANCA BİR TAVIR DEĞİL: İçtihat
farklılığı ile insanlar farklı düşünebilirler. Siz kendi
içtihadınızla meseleleri temel disiplinlere vurarak, doğru bir
hükme varmışsanız şayet, o doğru hükümden dönmeniz Hakk’a karşı
saygısızlıktır. Allah onun hesabını size sorar. Fakat o mesele öyle
doğru diye bir başkalarının da o mevzuda kendilerine göre farklı
mütalaaları yok demek değildir. Belki onlar da bir şey
düşünüyordur. O açıdan da karalanmaya karşı hemen karalama
kampanyası ile karşı koymak doğru değildir. Müminleri karalama
kampanyası Müslümanca bir tavır değildir.
HAZIMSIZLIK, RUHİ BİR RAHATSIZLIKTIR: Şimdi sizin hayır adına
yaptığınız şeyler birileri tarafından sindirilemiyor,
hazmedilemiyorsa, yani bu mesele hazımsızlık, sindirememe esasen
bir ruhi rahatsızlıktır. Hazımsızlık, sindirememe, kabul edememe
tımarhanelerde bile tedavisi kabil olmayan bir ruhi
rahatsızlıktır.
MÜMİN, ÖVÜLMEYİ SÖVME GİBİ KABUL ETMELİ: Bir mümin övülmeyi dövme
gibi, sövülme gibi kabul etmelidir. Yoksa hafizanallah hep böyle
beklentiye girerse alkışlasınlar, takdir etsinler sonra... Mümin
şöyle düşünmelidir; ‘Benim yerimde, bizim yerimizde halkın
teveccühü ile bu imkânlar başkalarının elinde olsaydı arzın altını
üstüne getirirlerdi. 160 ülkeye değil şimdiye kadar 250 ülkeye
girmiş olurlardı. Bin 200 okul değil de şimdiye kadar 5 bin tane
okul açmış olurlardı. Keşke bizim yerimizde her şeyi Allah rızasına
bağlamış o insanlar olsaydı.’ gibi böyle samimi bir mülahaza ile
kendimizi sorgulama, Hz. Ömer’in ifadesiyle, ‘Hesaba çekilmeden
evvel kendinizi hesaba çekiniz’.