Medya
28 Şub 2007 08:00 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:46

28 ŞUBAT,TÜRKİYE DEMOKRASİSİNİN GERÇEK BİR BALANS AYARIDIR.BUGÜNÜN İKTİDAR MENSUPLARI,O GÜNLERDEN GEREKEN DERSİ ALACAK KADAR AKILLI İNSANLARDIR!..

Bugün 28 Şubat 10'uncu yıldönümü.Ertuğrul Özkök, "Evet destekledim ve desteklemeye devam ediyorum Hafızası zayıflara da o günleri hatırlatmak istiyorum" diyerek 'intikam kutlamalarına' cephe aldı.

İmzam hâlâ aynı yerde


FOTOĞRAFI görünce, o günü çok iyi hatırladım.Yıl 1997.

Genelkurmay´ın büyük salonundayız.

Yanılmıyorsam Necmettin Erbakan´ın başbakanlıktan ayrılmasından önce Genelkurmay´da verilen son brifingde çekilmiş.

Üçüncü sırada biz Hürriyet´çiler oturuyoruz.

Soldan Sedat Ergin, Tufan Türenç, Emin Çölaşan, Oktay Ekşi ve ben.

Benim solumda o gün Milliyet´te yazan Yalçın Doğan oturuyor.

Başka gazetelerden başka gazeteciler de var salonda.

* * *

Yine çok iyi hatırlıyorum.

O brifingden sonra Orgeneral Çevik Bir´in odasına gidip bir süre sohbet etmiştik.

Brifingi veren komutan o gün şu hatırlatmayı yapmıştı:

"Kanunlar bize anayasal düzeni korumak için gerektiğinde silah kullanma yetkisi veriyor."

Bu sözler ertesi gün Hürriyet´in manşetindeydi.

Bugün 28 Şubat´ın 10´uncu yıldönümü.

Kendini o günlerin mağduru gören medya kuruluşlarında ağır bir "10´uncu yıl intikam kutlaması" rüzgárı esiyor.

Bu arada, 28 Şubat´ta devletin çeşitli kademelerinde görev yapmış kişilerde müthiş bir "pişmanlık" havası var.

Yer gök "itirafçı" dolmuş.

O günlerde kraldan fazla kralcılık yapanlar, şimdi eski kralların üzerinde trampet çalıyor.

Eğlenceli bir karakter resmi geçidi seyrediyoruz.

Bu yaygaraya bakınca şöyle bir hisse kapılıyorum.

Galiba 28 Şubat´ı destekleyen tek ben kaldım.

* * *

Evet destekledim ve desteklemeye devam ediyorum.

Hafızası zayıf kişilere de biraz o günleri hatırlatmak istiyorum.

Bedevi çadırlarında, Üçüncü Dünya diktatörlerinin önünde iki büklüm eğilmiş bir Türk başbakanı.

İran´da Türkiye´nin milli kurumlarını İran rejiminin mollalarına şikáyet eden siyasiler.

Başbakanlık Konutu´nda sakallı, cüppeli tarikat yemekleri.

"Hepimiz Hizbullahız" diye bağıran iktidar mensupları.

"İmam hatipler arka bahçemizdir", "Bu ülkenin rektörleri türbanlılar önünde eğilecek, selam duracak" diyen başbakan.

Yüzde 25 oyla ülkenin rejimini değiştirmeye yönelik adımlar.

Ve statlarda, evlerde bu iktidara karşı yükselen sesler.

Hafızası kıt bazı insanlar bunu unutabilir.

Ben unutmadım...

* * *

Belki onuncu kez yazıyorum.

28 Şubat sürecinde yazdığım her yazının altındaki imzam aynen duruyor.

28 Şubat, Türkiye demokrasisinin gerçek bir balans ayarıdır.

Bugünün iktidar mensupları, o günlerden gereken dersi alacak kadar akıllı insanlardır.

O nedenle rövanşist ilkelliklere cevap vermiyorlar, bildikleri makul yolda yürüyorlar.

Bu ülkede bir daha yeni 28 Şubat´ların olmamasının garantisi de, günlerdir tamtam çalan intikam tugayları değil, gerekli dersleri çıkarmış insanlardır.

Başka ülkelerde demokrasi kanlı iç savaşlarla kuruluyor.

Bizde ise böyle balans ayarlarıyla.

Bazen bize, bazen başkalarına.

Türkiye´nin şansı da budur.

* * *

Bir küçük hatırlatma daha yapayım.

Hani şu cümleyi:

"İktidara geleceğiz de kanlı mı olacak, kansız mı" diyen zatı.

Ben o cümleyi hatırlattım. Siz kim olduğunu çıkarabildiniz mi?

O bir 28 Şubat paşası mıydı?

Yoksa bedevi çadırlarında süklüm püklüm olup da, Türkiye´de kanlı iktidar yürüyüşünden söz eden o günün başbakanı mı?

Hani bugün baş mağdur sayılan zat.

"Onuncu yıl intikam kutlamalarınız" geçtiğinde bun