03 Şub 2012 10:07
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:18
''28 ŞUBAT'IN GÜNAHINI İKİ GAZETECİYE YÜKLEMEK'' ÖZKÖK İLE MUHTAR'I SAVUNDU!
Ahmet Hakan bugünkü köşesinde Ertuğrul Özkök ve Reha Muhtar'a sahip çıktı.
28 Şubat’ın günahını iki gazeteciye yüklemek
28 Şubat’ın yargılanmasını isteyen HAS Parti mensupları, önce dönemin bütün önemli gazetecilerini şikâyet etmişler, sonra da aralarından sadece ikisini seçip diğerlerini şikâyetten vazgeçmişler.
Şikayet edilen iki gazeteciden biri Ertuğrul Özkök, diğeri Reha Muhtar imiş...
***
Madem öyle, o zaman “acı gerçekler”den söz edelim:
28 Şubat sürecinde rol oynayan ve sürece destek olan gazeteciler meselesine girildiği takdirde soruşturulmayacak gazeteci sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
28 Şubat’ı gazeteciler üzerinden yargılıyorsunuz da, neden 12 Eylül’ü de gazeteciler üzerinden yargılamıyorsunuz? 12 Eylül’de orduya selam duran gazeteciler, genel affa mı uğradı?
Gazetelerin attığı başlıklar konu ediliyor. Mesela deniyor ki Hürriyet’te “Gerekirse silah kullanırız” diye manşet atıldı. İyi de kardeşim bu manşet sadece Hürriyet’te atılmadı ki. Bütün gazetelerde atıldı. Ayrıca bu manşet, gazetenin görüşü değil ki? Dönemin askeri yetkilisi söylemiş, gazete de haber yapmış. Ne yani? Haber yapılmayacak mıydı? O sözü söyleyeni bırakıp o sözü haber yapanla uğraşmak da neyin nesi?
28 Şubat neydi? 28 Şubat günü düzenlenen Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan kararlardı. O kararlar, postmodern bir darbeye işaret ediyordu. Peki o kararların altında imzası olanlar ne olacak? Onlar yargılanmayacak mı? O kararlara dönemin bakanı sıfatıyla imza atanlardan biri de şu anda Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül değil miydi?
Madem manşetler söz konusu ediliyor, o zaman Refahyol’un yıkılıp yeni hükümetin kurulmasını “Türkiye rahatladı” manşetiyle karşılayan gazete neden konu edilmesin.
***
Son sözüm şudur:
Darbeyle ve darbecilerle mücadele etmek yetmez.
Bu mücadeleyi yaparken ahlaklı olmak da şarttır.
Ahmet Hakan/Hürriyet
28 Şubat’ın yargılanmasını isteyen HAS Parti mensupları, önce dönemin bütün önemli gazetecilerini şikâyet etmişler, sonra da aralarından sadece ikisini seçip diğerlerini şikâyetten vazgeçmişler.
Şikayet edilen iki gazeteciden biri Ertuğrul Özkök, diğeri Reha Muhtar imiş...
***
Madem öyle, o zaman “acı gerçekler”den söz edelim:
28 Şubat sürecinde rol oynayan ve sürece destek olan gazeteciler meselesine girildiği takdirde soruşturulmayacak gazeteci sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
28 Şubat’ı gazeteciler üzerinden yargılıyorsunuz da, neden 12 Eylül’ü de gazeteciler üzerinden yargılamıyorsunuz? 12 Eylül’de orduya selam duran gazeteciler, genel affa mı uğradı?
Gazetelerin attığı başlıklar konu ediliyor. Mesela deniyor ki Hürriyet’te “Gerekirse silah kullanırız” diye manşet atıldı. İyi de kardeşim bu manşet sadece Hürriyet’te atılmadı ki. Bütün gazetelerde atıldı. Ayrıca bu manşet, gazetenin görüşü değil ki? Dönemin askeri yetkilisi söylemiş, gazete de haber yapmış. Ne yani? Haber yapılmayacak mıydı? O sözü söyleyeni bırakıp o sözü haber yapanla uğraşmak da neyin nesi?
28 Şubat neydi? 28 Şubat günü düzenlenen Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan kararlardı. O kararlar, postmodern bir darbeye işaret ediyordu. Peki o kararların altında imzası olanlar ne olacak? Onlar yargılanmayacak mı? O kararlara dönemin bakanı sıfatıyla imza atanlardan biri de şu anda Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül değil miydi?
Madem manşetler söz konusu ediliyor, o zaman Refahyol’un yıkılıp yeni hükümetin kurulmasını “Türkiye rahatladı” manşetiyle karşılayan gazete neden konu edilmesin.
***
Son sözüm şudur:
Darbeyle ve darbecilerle mücadele etmek yetmez.
Bu mücadeleyi yaparken ahlaklı olmak da şarttır.
Ahmet Hakan/Hürriyet