"26 OCAK MEDYA PATRONLARININ LEKELİ TARİHİNE EKLENEN BİR SAYFADIR!"
Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Sendikası, Sabah ve Habertürk'ü çok sert bir dille kınadı..
Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Sendikası, Sabah ve Habertürk Grubunda uygulanan büyük tensikatı kınayan ortak bir açıklama yayınladı..
İşte o açıklama
"26 Ocak medya patronlarının lekeli tarihine eklenen bir sayfadır..."
Bugün (26 Ocak 2011 Çarşamba), medya patronlarının basın emekçilerine yönelik saldırılarına bir yenisi daha eklendi.
Ulusal düzeyde yayın yapan Sabah-Atv ve Habertürk basın kuruluşlarından onlarca meslektaşımız işten çıkarıldı, onlarcasının da işten çıkarılması bekleniyor.
Arkadaşlarımızın işten çıkarılması; Türkiye'nin neoliberal kapitalist politikalarla tüm çalışma hayatının güvencesizleştirilmesi, çalışma düzeninin hukuksuzlaştırılması, sermaye politikalarının bedelinin
emekçilere ödetilmesi anlayışının bir sonucudur.
Medya patronları, işten çıkarma yöntemine her fırsatta ve her bahaneyle başvurmaktadır. Emekçi düşmanı sosyal politikaların en vahşi biçimde hissedildiği işkollarının başında gelen basın yayın alanında son yıllarda süreklileşen bu yöntem, ahlaksızlık ve iktidar eliyle palazlandırılmış sermaye sınıfının pervasız keyfi uygulamalarından başka bir şey değildir.
İşten çıkarmaların yaşandığı Sabah-Atv ve Habertürk, Türkiye basınının tekelci yapısında, hiçbir ticari kaygısı bulunmayacak kadar güçlü sermaye yapılarının parçalarıdır. Dolayısıyla geçmişte olduğu gibi,
ekonomik nedenlerin ileri sürülmesi, insan hayatının ve çalışan emeğinin aşağılanmasıdır.
Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeli Erdal Şafak imzalı "veda mektubu" da bu anlayışın en açık şekilde ifade edildiği bir ibret belgesidir.
İnsanların emeğiyle, ekmeğiyle, geleceğiyle, yaşamıyla oynandıktan sonra bir vicdan temizleme ve kendini rahatlatma olarak kaleme alınmış bu tür yazılar, gerçeği değiştirmez. Bütün yalınlığına rağmen medya patronlarının ve yöneticilerinin görmek istemediği ve hatta saklamaya çalıştığı tek bir gerçek vardır ki o da emeğe ve emekçilere dönük saldırıların artık sistemin temel anlayışı haline geldiğidir.
Söz konusu iki basın kurumunda yaşananların yanı sıra, TRT muhabiri Haber-Sen Yönetim Kurulu Üyesi Osman Köse'nin TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin imzasıyla Çukurova Bölge Müdürlüğü'ne sürüldüğünü de öğrenmiş
bulunuyoruz. Bu durum da yukarıda bahsedilen genel tablonun bir parçasıdır. Bütçesi halk tarafından oluşturulan TRT'nin kamu yayıncılığı anlayışından uzaklaştırılarak adeta hükümet televizyonu
haline getirilmesinin bir sonucu olan bu sürgün aynı zamanda örgütlü emek ve demokrasi mücadelesini de hedef almaktadır.
Tüm bu uygulamaların bir başka anlamı da, ülkemizde basın-yayın alanının bağımsızlığına ve niteliklerine dönük saldırılar olmasıdır.
Türkiye'de yerleştirilmek istenen güvencesizleştirme ve biat kültürünün bir parçası olan işten çıkarmalar ve diğer uygulamalara karşı TGS ve ÇGD Ankara Şubeleri olarak bu yapılanlara karşı dün olduğu gibi bugün de mücadele etmeye devam edeceğimizi ve bundan sonra tüm meşru mücadele yöntemleriyle haklarımızı savunacağımızı
bildiririz.
TGS Ankara Şubesi Yönetim Kurulu
ÇGD Ankara Şubesi Yönetim Kurulu