04 Şub 2014 17:00 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:55

25 soruda sansür ve yeni internet tasarısı!

Yeni internet tasarısı kapsamında ‘sansür’ün özellikle basında ne boyutlara getirileceğini özetleyen Doğan Akın konuyu maddeler halinde kaleme aldı..

Doğan Akın T24 haber sitesinde bugünkü köşesinde yeni getirilecek olan internet tasarısını 25 maddede özetledi.

Akın, yeni internet tasarısı kapsamında ‘sansür’ün özellikle basında ne boyutlara getirileceğini anlattığı yazısında, kabul edilmesi durumunda nelerin değişeceğini kaleme aldı.

İşte 25 soruda getirilmek istenen yeni internet tasarısı:

1- Türkiye’de internet kullanımına ilişkin temel veriler neler?

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, ülkede internete erişim imkânı bulunan hanelerin oranı yüzde 49.1. Yani her iki evden birinde internete erişim var. Yine TÜİK saptamaları, 16-74 yaş arasındaki nüfusun yüzde 49′unun internet kullandığını, her dört kullanıcıdan üçünün de internette “haber, gazete veya dergi” okuduğunu gösteriyor. 2013 yılına ait bu oranlar, her yıl artış yönünde değişim gösteriyor.

2- İnternetle ilgili olarak TBMM Genel Kurulu gündemindeki yasa teklifi neden tartışma yarattı?

Öncelikle teklifin yasalaşma sürecinde benimsenen yöntemden dolayı. Yaklaşık 40 milyon insanın hayatının ayrılmaz bir parçası olmuş internetle ilgili son derece önemli hükümler içeren bir yasa teklifi için internet yayıncılarının, haber sitelerinin, bilişim ve ceza hukukçularının, bu konuda görüşü önemli sivil toplum kuruluşlarının düşüncelerinin alınması beklenirdi.

3- Alınmadı mı?

Hayır. Örneğin; T24′ün de temsil edildiği İnternet Medyası Derneği’nden, habercilikle ilgili son derece kritik hükümler içermesine karşın herhangi bir görüş sorulmadı.

4- Peki konu parlamentoda bağımsız bir yasa teklifi olarak mı gündeme getirildi?

Hayır, bu da yapılmadı. Toplumun bütün kesimlerini, nüfusun yarısından fazlasını ilgilendiren internet düzenlemeleri, milletvekillerince bağımsız bir yasa teklifi veya hükümet tarafından bağımsız bir yasa tasarısı olarak gündeme getirilmedi. AKP milletvekillerinin yasa teklifi, yaklaşık 130 madde içeren bir “torba kanun”un içine itildi.

5- Torba kanun ne demek?

Birbiriyle ilgisiz onlarca konu ve onlarca kanunda değişiklik yapan tek bir kanuna “torba kanun” deniyor ki, bu metinler genelde “torba” hacmini aşarak “çuval”a dönüşüyor. İnternet düzenlemesinin de içine yerleştirildiği son torba kanunun resmi adı, internet ve içerdiği onlarca konuyla ilgili olarak tek bir ipucu bile vermiyor. 36 kanun ve 7 kanun hükmünde kararnamede değişiklik öngören TBMM Genel Kurulu’ndaki metin, “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” başlığını taşıyor.

6- Yani, internet düzenlemesi Bakanlar Kurulu’nun bu torba kanun tasarısı içinde mi TBMM’ye sevk edildi?

Hayır! “Tasarı” TBMM’ye sevk edildikten sonra AKP milletvekillerinin “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Teklif”i torba tasarıya monte edildi. Hükümetin TBMM’ye 102 madde olarak sevk ettiği torba kanun tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yapılan eklerle daha da büyüdü ve 130 maddeye yaklaştı.

7- İnternet düzenlemeleri bugüne kadar hangi kanunla yapılıyordu?

Bu konudaki temel düzenleme, TBMM’de 4 Mayıs 2007′de kabul edilen, 23 Mayıs 2007’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve tam adı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” olan 5651 sayılı yasada bulunuyor.

8- Tartışma yaratan internet sitelerine erişim sadece bu yasaya dayanarak mı engelleniyor?

Temel düzenleme 5651 sayılı yasa. Ancak Bilgi Teknolojileri İletişim Başkanlığı’ndan (BTK) aldığımız listeye göre, 5651 sayılı temel yasa dışında devlete erişim engelleme imkânı veren 8 yasa ile 1 KHK daha var. Bu yasaların adları ve ilgili maddelerinin numaraları şöyle:

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun Ek-4 üncü maddesi; Tütün Ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinin beşinci fıkrasının (k) bendi; Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin hükümleri (eski kanunda 56 ve 58., yeni kanunda 54, 55 ve 56. maddeler); Terörle Mücadele Kanunu’nun 6. maddesinin 4. fıkrası; Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddeleri; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 101. maddesi; Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis Ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 5. maddesi; Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş Ve Görevleri Hakkında Kanun’un 6. maddesi; Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 9, 76 ve 77. maddeleri.

9- Temel düzenleme olan 5651 sayılı yasa hangi noktalarda eleştiriliyordu?

Temelde iki nedenle eleştirildi. Birinci eleştiri nedeni, internet sitelerine erişimin hangi durumlarda engelleneceğini düzenleyen “katolog suçlar”ın kapsamı oldu. ikinci neden de; bazı hâllerde idareye, yargı kararına gerek duymadan erişimi engelleme imkânı sağlayan düzenlemeydi.

10- Katolog suçlar ne, nasıl bir kapsamı bulunuyor?

Katalog suçlar, 5651 sayılı yasada internet sitelerine erişimin engellenmesine dayanak olarak gösterilen “suç listesi”ni ifade ediyor. Bu listede sayılan “suç”ların işlendiğine kanaat getirilmesi durumunda idare ya da yargı internet sitesine erişimi derhal engelleyebiliyor.

Katalog suçlar yasanın 8. maddesinde sayılıyor. “Erişimin engellenmesi kararı ve yerine getirilmesi” başlığını taşıyan bu maddede katalog suç olarak sayılan 8 fiilin 7’si Türk Ceza Kanunu’ndan aynen bu maddeye nakledilen fiiller. Bunlar; 1- İntihara yönlendirme, 2- çocukların cinsel istismarı, 3- uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımını kolaylaştırma, 4- sağlık için tehlikeli madde temini, 5- müstehcenlik, 6- fuhuş 7- kumar oynanması için yer ve imkân sağlama.

TCK’da yer alan bu fiiller dışında Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’da yer alan suçlar da 8. maddede “katalog suçlar” arasında sayılıyor.

Katalog suçlara ilişkin takibi BTK’ya bağlı Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) yapıyor. Ancak katalog suçlar dışında kalan yayınlara ilişkin başvuru, ihbar ve şikâyetlere ilgili mahkemeler bakıyor. Örneğin “hakaret” suçuna ilişkin bir başvuru ile TİB değil, mahkemeler ilgileniyor. Bu nedenle bazen bir mahkemenin kapatma kararı aldığı bir siteden BTK veya TİB’in haberi olmayabiliyor.

BTK yetkililerinin verdiği bilgiye göre, bazı mahkemelerin aldığı kararlar arasında “Youtube’un erişiminin bütün dünyada engellenmesi” gibi, internetin doğasına aykırı hükümler de bulunuyor.

11- Mevcut yasaya göre, idare hangi durumlarda doğrudan erişimi engelleyebiliyor?

Yayının yurtdışından yapılması durumunda idare, yani TİB, katolog suçlarda sayılan bütün durumlarda yayını doğrudan durdurabiliyor. Ancak yayın yurtiçinden yapılsa da eğer “müstehcenlik” ve “çocukların cinsel istismarı”na dair bir tespit varsa idare yine doğrudan erişimi engelleyebiliyor.

12- Bugüne kadar tartışma nerede odaklandı?

“Müstehcenlik” tespitiyle erişimin engellenmesinde. Zira, yargının bile standart içtihad geliştiremediği (Yargıtay’ın bu konuda birbiriyle çelişen kararları var) tartışmalı bir konuda idareye takdir yetkisi tanınması sorunlu sonuçlar doğurdu, doğuruyor. Kimine göre estetik bir görüntü başkasına göre erotik, müstehcen veya pornografik bulunabiliyor. İnternette bedelsiz “aile” ve “çocuk” filtreleri bulunmasına rağmen tanımı çok tartışmalı olan müstehcenliğe “nerede görülürse görülsün yok edilmesi gereken bir tehdit” olarak yaklaşılması ve erişimi engellerken yargı kararı aranmaması ciddi sorunlar yaratıyor.

13- Mevcut yasanın uygulanmasından çıkan sorunlar Türkiye için nasıl bir görüntü doğuruyor?

Türkiye internette giderek “yasakçı” eğilimleriyle öne çıkan bir ülke olarak değerlendiriliyor. Şu değerlendirmeler, Avrupa Birliği’nin Ekim 2013′te açıkladığı son Türkiye İlerleme Raporu’ndan:

“Kamu görevlilerinin basın üzerindeki baskısının devam etmesi, yaygın oto sansür, eleştirel gazetecilerin işten çıkarılmaları, internet sitelerinin sık sık yasaklanması ve ifade ve basın özgürlüğünün uygulamada görsel işitsel alandaki düzenleyici makam tarafından ve yargının yaklaşımı nedeniyle engellenmesi dâhil olmak üzere, sorunlar devam etmektedir.” (Sayfa 13)

“İnternet sitelerinin orantısız kapsam ve süreyle yasaklanması devam etmiştir. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), yasaklanan internet siteleri ile ilgili olarak, Mayıs 2009’dan bu yana bir istatistik yayımlamamıştır. Yasaklanan internet sitelerini takip eden bağımsız bir internet sitesinin Eylül (2013) ayında yaptığı açıklamaya göre, Türkiye’de 32 binden fazla internet sitesine erişim sağlanamamaktadır.” (Sayfa 53)

“İfade özgürlüğünü sınırlayan ve vatandaşların bilgi edinme hakkını kısıtlayan, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un Avrupa standartlarına uygun olarak revize edilmesi gerekmektedir.” ( Sayfa 53)

“İnternet kullanımını düzenleyen kanun, siyasi ve ahlaki olarak uygunsuz bulunan bazı LGBTI ve diğer bazı internet sitelerine karşı kullanılmıştır. Görevi yaptırmamak için bir memura karşı direnmeye ilişkin Ceza Kanunu hükmü, taciz suçlamalarına karşı çıkmak amacıyla sık sık kullanılmıştır. (Sayfa 60)

14- Mevcut yasa ve uygulamalar AB’nin Türkiye İlerleme Raporu’nda bu kadar eleştirilirken, TBMM gündemindeki torba kanun içinde daha da ileri sınırlamalar mı öngörülüyor?

Tek kelimeyle evet. Mevcut yasada yapılmak istenen değişiklik konusunda iki temel sorun var. Birincisi; yargı kararına ihtiyaç duymadan idareye doğrudan tanınan erişim engelleme yetkisini alabildiğine artıracak hükümler öngörülüyor. İkincisi; internet kullanıcılarının bütün trafik bilgilerinin, istendiği anda idareye, yani TİB’e teslim edilmesi hükme bağlanıyor.

15- İdareye tanınan doğrudan erişimi engelleme yetkisi nasıl artırılıyor?

Mevcut yasanın 9. maddesine yapılan bir ekle, bugüne kadar sadece “müstehcenlik” ve “çocukların cinsel istismarı” ile bir ölçüde sınırlı tutulan idarenin doğrudan erişim engelleme yetkisi son derece esnek ve tartışmalı kavramlarla alabildiğine genişletiliyor. Mevcut yasanın 9. maddesine “Özel hayatın gizliliğinin veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerine bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde erişimin engellenmesi doğrudan başkanlık tarafından yapılır” hükmü eklenmek isteniyor.

“Özel hayat” gibi, habercilikte herkes için değişik sınırları bulunan, yargının bile yıllardır standart ölçütler geliştirmekte zorlandığı bir kavram, yeni düzenlemeyle TİB ve TİB Başkanı’nın bir internet sitesindeki haberin veya görsel malzemenin doğrudan yayında kaldırılmasına gerekçe yapılmak isteniyor. Böylece, örneğin yolsuzluk iddiasıyla yürütülen bir soruşturmada hükümet üyesi olan babasıyla konuşan bir oğulun mahkeme kararıyla dinlenen telefon görüşmesine ilişkin haberlerin, yargı kararı olmadan, hükümetin atadığı bürokratlarca yayından kaldırılmasının yolu açılıyor.

16- Bu düzenleme, 2011 seçimleri öncesinde örneklerini gördüğümüz gizli çekilmiş özel hayat görüntülerinin, seks kasetlerinin yayınını derhal önleme amacına yönelik olamaz mı?

İki nedenle olamaz. Birincisi; mevcut yasada idarenin zaten “müstehcen” olarak değerlendireceği yayınları derhal ve doğrudan durdurma yetkisi var. Bu noktada, mevcut yasada da yargı kararı aranmıyor ki, bu durumun da sorunlu olduğunu yukarda vurguladık. Kaldı ki, Başbakan Tayyip Erdoğan, söz konusu seks kasetlerinin yayını üzerine, “Orası onların özel hayatları değil, orası onların yatak odaları değil” diyebilmiş ve “özel hayatı” sadece yatak odasına bağlayabilmişti.

17- İkinci neden ne?

Mevcut yasaya, yargı kararına ihtiyaç duymadan TİB’in doğrudan erişim engelleme yapması için eklenmek istenen hüküm sadece “özel hayat” demiyor. Sınırları son derece tartışmalı olan bu kavramın yanı sıra “başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerine bağlı olarak” da TİB’in doğrudan erişim engellemesi yapmasına imkân sağlıyor. Yani hükümetin atadığı bir bürokrat, “başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak” gibi hiçbir sınırı bulunmayan uçsuz bucaksız bir alanda istediği haberi ve görsel malzemeyi, üstelik yayını yapan internet sitesinden de habersiz olarak doğrudan yayından kaldırabilecek.

18- Buna karşı yargıda itiraz mümkün olacak mı?

Evet. Ancak burada sorun, yeni düzenlemenin “yasaklamayı” sürecin başında temel hareket noktası olarak görmesi, yargıyı içerik engelleme aşamasında devre dışı bırakması. Yasaklamayı temel hareket noktası olarak gören anlayış, mevcut yasaya eklenmek istenen diğer düzenlemelerde de bulunuyor.

19- TİB’e doğrudan tanınan yetki dışında da yargı kararı olmadan yasaklama mı öngörülüyor?

Evet. Yine mevcut 9. maddeye yapılmak istenen başka bir ekle, idarenin doğrudan engellemediği bir içerikte “özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğini iddia eden kişiler” başkanlığa doğrudan başvurarak erişimin engellenmesini isteyebilecekler. TİB, yani idare, burada sadece başvuru sahibinin “hakkın ihlaline neden olduğu öne sürülen ilgili yayındaki haberin-içeriğin adresini (URL), hangi açılardan hakkın ihlal edildiğine ilişkin açıklamayı ve kimlik bilgilerini ispatlayacak bilgileri” eksiksiz vermesine bakacak. Eksik yoksa TİB, “bu talebi uygulanmak üzere derhal (yeni kurulacak) erişim sağlayıcılar birliğine bildirecek ve erişim sağlayıcılar bu tedbir talebini en geç dört saat içinde yerine getirecek.”

Böylece, örneğin bir haberde “özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğini” öne sürecek olanlar sadece TİB’e başvurarak söz konusu haberi yayından kaldırtabilecekler. Dikkat ederseniz, bu düzenlemede de bir yargı denetimi-kararı aranmıyor, içerik sağlayıcıdan, örneğin haber sitesinden savunma-görüş istenmiyor. Böylece, ilgili haber sitesinin kendi içeriğinden çıkarılan haberden ancak çıkarıldıktan sonra haberdar olabileceği bir düzen öngörülüyor.

Bu hükümde yargı kararı, ancak bu yasaklamadan sonra devreye sokuluyor ve başvuru sahibinin 24 saat içinde sulh ceza hâkimine başvurarak karar çıkartması, aksi halde içeriğe konan tedbir kararının kendiliğinden kalkması öngörülüyor. Teklif, bu başvurularda hâkimin de en geç 48 saat içinde karar almasını öngörüyor.

20- İçerik sağlayıcıyı devre dışında bırakan başka bir düzenleme öngörülüyor mu?

Evet. Yine mevcut yasanın 9. maddesinde yapılmak istenen değişikliğe göre, “kişilik haklarının ihlâl edildiğini iddia edenler, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebilecek” ki, benzer bir düzenleme içerik sağlayıcı ile sınırlı olmak üzere bugün de var. Teklifte, bu talebin içerik ve/veya erişim sağlayıcı tarafından en geç 24 saat içinde cevaplanması öngörülüyor.

Ancak başvurunun yargıya yapılması durumunda, sulh ceza hâkimi içerik sağlayıcıdan savunma-görüş almadan ilgili içeriğin kaldırılmasına, bu tedbiri yeterli görmemesi durumunda bütün sitenin kapatılmasına karar verebilecek.

21- Yeni düzenlemede tartışma yaratan “trafik bilgileri”nin paylaşımı ne anlama geliyor?

Trafik bilgisi, internet kullanıcılarının hangi siteleri, o sitelerde hangi sayfaları ne kadar süreyle takip ettiklerini, kimlerle temasta olduklarını içeriyor. Mevcut yasada, erişim sağlayıcıların (örneğin TTNET, Superonline vs.) bu bilgileri altı aydan az, iki yıldan fazla olmamak üzere saklaması ve gizliliğini muhafaza etmeleri öngörülüyor.

Yeni düzenleme ile bu konuda iki kritik değişiklik öngörülüyor. Birincisi; trafik bilgilerini saklama süresi uzatılarak alt sınır bir yıla çıkarılıyor. İkincisi de, mevcut yasada olmayan bir şekilde, “başkanlığın (TİB’in) talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde başkanlığa teslim etmek” yükümlülüğü getiriliyor. Böylece idare, yine yargı kararı olmaksızın, internet kullanan herkesin hangi siteleri, sayfaları ziyaret ettiğine, bu sayfalarda ne kadar kaldıklarına, kimlerle temasta olduklarına ilişkin bütün bilgileri istediği anda alabilecek. Mevcut yasada bu durum, sadece “faaliyetine son verecek içerik sağlayıcılar” için öngörülüyordu.

22- Yeni düzenlemeyle getirilmek istenen erişim sağlayıcılar birliği ne yapacak?

Erişim sağlayıcıların tek çatı altında toplanması ve yayından çıkarma, yayın durdurma gibi mahkeme veya idare kararlarının artık bu birlikçe yapılması öngörülüyor. Böylece idare artık siteleri bizzat erişime engellemek gibi icrai bir süreçten ayrılarak, daha çok karar verici ve/veya tebliğ edici bir pozisyona çekilecek. Erişim ve yer sağlayıcılar, tebliğ edilen siteler için artık mevcut yasadaki ölçüt olan “teknik imkânlar elverdiğince” değil, her durumda 4 saat içinde erişim engellemekle yükümlü olacaklar, aksi halde yaptırımla karşılaşacaklar. Erişim sağlayıcılar, erişimi engellenen sitelere, DNS ayarlarını değiştirerek yapıldığı gibi, “alternatif erişim yollarını engellemekle” de yükümlü olacaklar. Erişim/yer sağlayıcılar için öngörülen yükümlülük ve yaptırımları, “ceza hukukunda sorumluluğun şahsi olduğu” ilkesine aykırı bulan hukukçular var.

Erişim sağlama hizmeti için birliğe üye olmak koşul haline getirilecek. Birliğin tüzüğü de, Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu’un (BTK) onayına tabi olacak.

23- Peki yeni düzenlemede hiç olumlu bir değişiklik yok mu?

Var. Türkiye’de Youtube’un bile yasaklanmasına neden olan siteleri tamamen kapatma uygulaması, yeni düzenleme ile istisna haline getiriliyor. Yeni düzenleme, internet sitelerinde sadece ihtilaf konusu olan içeriğin, örneğin o site içinde adresi verilen (URL) haberin çıkarılmasını esas alıyor. Ancak ister yargı, ister idare tarafından içerik çıkarılmasına karar verilsin, bu süreçte içeriği sağlayanlara, örneğin haber sitelerine yer vermiyor, ihtilafın çözülmesinde onların görüşlerinin-savunmalarının alınmasını öngörmüyor. Siteler, genellikle ancak içeriklerinin engellendiğini öğrendikten sonra yargıya itiraz aşamasında sürece dahil olabiliyor.

Yeni düzenleme, “içeriğin engellenmesinin hak ihlalini engellemediği zorunlu durumlarda” sitelerin tamamen de erişime kapatılmasına imkân sağlıyor.

24- Peki internette özel hayat ve kişilik haklarının yaygın ihlali de bir gerçek değil mi?

Evet, bu da bir gerçek. Ancak getirilmek istenen düzene ilişkin sorun, haklarının ihlal edildiğini öne sürenlerin başvuruları üzerine yapılacak denetim değil. Bu denetimin yargı yerine idare tarafından da yapılmasının öngörülmesi ve idarenin yetki alanının, bir hukuk devletinde kabul edilemeyecek kavramlar ve ölçülerle alabildiğine genişletilmesi. Yeni düzenlemeyle hükümetlerin atadığı bürokratlar hükümetlerin talimatları, istekleri, ihtiyaçları doğrultusunda haber alma hakkı ve ifade özgürlüğünü çok geniş bir alanda kısıtlayabilecek duruma getiriliyor.

Diğer yandan, yeni düzenleme ile görevle ilgili suçlardan dolayı TİB Başkanı hakkında soruşturma başlatmak bakanın, TİB çalışanları hakkında soruşturma başlatmak da TİB Başkanı’nın iznine bağlanarak, yeni bir dokunulmazlık alanı açılıyor.

25- Düzenleme bu haliyle yasalaşırsa Anayasa’ya aykırılık doğacak mı?

Bu haliyle yasalaşırsa düzenlemenin Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi yüksek bir olasılık. Zira basının sansür edilemeyeceğinden yargı yetkisine uzanan bir dizi alanda tartışmalı bir düzenleme karşısındayız.

Diğer yandan Anayasa’nın 90. maddesi, “temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” hükmünü içeriyor. Mevcut yasanın bile AİHM’de Türkiye’nin mahkûm edilmesine neden olduğunu unutmamak gerekir. Dolayısıyla yasanın uygulanmasında, yüksek bir ihtimal olmamakla birlikte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni esas alacak hâkimler de çıkabilir. Ancak, çok işletilmese de yargı için önemli bir ölçüt olan Anayasa’nın 90. maddesinin, internet içeriklerine erişim engelleme yetkilerini kullanırken idareyi durdurmayacağı açık.

Düzenleme bu şekliyle yasalaşırsa, Türkiye, internet alanında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden yeni cezaların yoluna revan olacak gibi görünüyor…