2017 Yılı Bütçesi Genel Kurulda
- MHP Konya Milletvekili Kalaycı:- "Kredi kullanıp, borçlanan çaresiz vatandaş 'ücret, komisyon, dosya parası' diye soyuluyor. Peki, BDDK ne yapıyor? Hükümet ne yapıyor? Seyrediyor. Sayın Cumhurbaşkanı sitem etmekte sonuna kadar haklıdır"- MHP İstanbul Milletvekili Aksu:- "AKP dönemindeki...
TBMM (AA) - MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, "Kredi kullanıp, borçlanan çaresiz vatandaş 'ücret, komisyon, dosya parası' diye soyuluyor. Peki, BDDK ne yapıyor? Hükümet ne yapıyor? Seyrediyor. Sayın Cumhurbaşkanı sitem etmekte sonuna kadar haklıdır." dedi.
MHP milletvekilleri, TBMM Genel Kurulunda görüşülen Aile ve Sosyal Politikalar, Gümrük ve Ticaret ile Maliye bakanlıklarının 2017 yılı bütçeleri üzerinde konuştu.
MHP Aydın Milletvekili Deniz Depboylu, sosyal yardımların gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 1,25 olduğunu belirterek, sosyal yardım ve hizmetler sisteminin sağlıklı bir şekilde işlemediğini savundu.
Sistemde "Kimlere, hangi şartlarla, ne miktarda, ne zamana kadar sosyal yardım ve sosyal hizmet yapılacaktır?" sorusunun cevabını bulmanın mümkün olmadığını öne süren Depboylu, şunları söyledi:
"Sistem, bir hak olarak değil, bir lütuf olarak yardımları düzenlemektedir. Sağlanan yardımların standardı düşüktür. Yaşlılık ve muhtaçlık maaşları yanında engelli maaşları gibi konularda da şartlara uyan, ancak sadece talep edenlere yardım ulaşmaktadır. Talep edilmedikçe söz konusu yardımlardan, haklardan yararlanmak mümkün olmamaktadır. Yardımlar daha ziyade siyasi iktidarın takdirlerine göre yapılır gibi bir görüntüyle karşı karşıyayız. Sistem, keyfiliklere ve siyasi kullanıma müsait durumdadır. Sistem, AKP tarafından fütursuzca istismar edilmekte, siyasi rant aracı olarak görülmektedir."
Türkiye'deki 8,5 milyona yakın engellinin sorunlarının çözülmediğini ileri süren Depboylu, "İstihdamdan ulaşıma, sağlığa kadar birçok sorunları var. Bu sorunlar giderilmeli, engelli vatandaşlarımızın önündeki engeller kaldırılmalıdır. Yine, kendi yetenekleri de dikkate alınarak iş sahibi olmaları sağlanmalı, engellilere yönelik boş kontenjanların da süratle doldurulması gerekmektedir." diye konuştu.
Şehit aileleri ve gazilerle ilgili yapılanlarda eksik ve hataların bulunduğunu savunan Depboylu, gazilere ve şehit ailelerine sağlanan imkan ve haklarda onları ayrıma tabi tutan ve mağdur eden birçok uygulamanın söz konusu olduğunu iddia etti.
Depboylu, şunları söyledi:
"KHK ile yapılan düzenleme sonucu 15 Temmuz melun darbe girişiminde şehit düşen ve malul olanlar ile yıllardır terörle mücadele eden, şehit düşen ya da malul olanlar için bağlanan aylıklar ve ödenen tazminatlar arasında çok ciddi farklar mevcuttur. Şehitler ve gaziler arasında ayrım yapılması gönülleri yaralamıştır. Onlar arasında ayrımcılık yapılmasını kabul etmek mümkün değildir. Bu yanlışlık derhal düzeltilmeli, 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle yapılan düzenlemeden terörle mücadele kapsamında şehit ve gazilerimiz de yararlanmalıdır."
Kadına yönelik şiddetin arttığına dikkati çeken Depboylu, "Maalesef hükümetleriniz boyunca kadına yönelik şiddet yüzde 1400 arttı. 2013 yılında 237, 2014 yılında 294, 2015 yılında 303 kadın ve 2016 Kasım ayına kadar ise 272 kadın öldürüldü." ifadesini kullandı.
Depboylu, çocuk istismarına karşı çalışmalarda ise akademik ve bilimsel desteklerden daha fazla yararlanılması gerektiğini vurguladı.
- "1,3 milyon esnaf AVM'ler yüzünden iş yerini kapattı"
MHP Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan da "Gümrük ve ticaret politikalarının ana unsuru, ticaretin daha kolay ve güvenli bir şekilde, aynı zamanda hızlı ve kaliteli yapılmasını sağlamaktır." ifadesini kullanarak, dünya ticaretinde değişen şartlara Türkiye'nin de uyumunu teminen ilgili kurumların hukuki, idari, fiziki, teknik ve mali kapasitesinin dünyadaki gelişmelere uyumlu hale getirilmesi gerektiğini belirtti.
Gümrüğün, esasen dış ticaretin bir bileşeni olduğuna dikkati çeken Ayhan, "AKP hükümetleri ise Gümrük Bakanlığını iç ticaretle ilişkilendirdi. Bu, işe göre kurumsal yapıyı oluşturma değil Bakana göre kurumları bölme, yapıyı ona göre ne yapmaktır, uyarlamaktır. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Bakanlığın kuruluşunda bizatihi defo vardır." değerlendirmesinde bulundu.
Gümrüklerde iyileştirilmesi gereken pek çok problemli alanın bulunduğunu savunan Ayhan, "Bunlardan bir tanesi gümrük işlemlerinin yarattığı bekleme ve maddi kayıplar; akaryakıt, sigara ve alkol kaçakçılığı denetim yetersizliği. Özellikle ÖTV artışları sonucunda kaçak ve sahteciliğe karşı tedbirlerin devreye sokulması şart." dedi.
AVM'lerin artmasının tüketimi körüklediğini, esnafın ise AVM tasallutuna karşı korunamadığını vurgulayan Ayhan, "Şehir içinde AVM'lerin küçük esnafa verdiği zararın ötesinde ithal ürünlerin satışını artırıyor. Hangi tedbirleri almaya çalışıyorsunuz? AVM'de dövizle kira kontratları var mı? Var. Buna kim müsaade etti? AKP. Son on yılda 1,3 milyon esnaf AVM'ler yüzünden iş yerini kapatmış, kepenk indirmiş." diye konuştu.
- "Türkiye ekonomisinde sorunlar ağırdır"
MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ise uzun süredir ekonomide reform niteliğinde yapısal önlemlerin alınmaması sebebiyle, Türkiye'nin ekonomik sorunlarının yıldan yıla arttığını kaydederek, "Son dönemde yapısal sorunlar, adaletsizlikler ve dar boğazlar daha da ağırlaşmıştır. Çiftçisi, esnafı, sanayicisi, hane halkıyla toplumun bütün kesimleri ağır ekonomik şartlar ve borç altında ezilmektedir. Milletimiz zam ve vergi artışlarına direne direne güçlükle ayakta durmaktadır." ifadesini kullandı.
"Türkiye ekonomisinde sorunlar ağırdır, saklamaya, gizlemeye gerek yoktur ve ekonomideki sorunlar hepimizi ilgilendirmektedir. Türkiye ekonomisinin kırılgan bünyesini tedavi etmek, hep birlikte fedakarlık şemsiyesi altına girmek önümüzdeki tek seçenektir." diyen Kalaycı, Hükümetin, Türk lirasının güçlenmesi için aldığı karar ve tedbirleri daha da derinleştirmesi gerektiğini bildirdi.
Çiftçilerin de zor günler geçirdiğini aktaran Kalaycı, "Çiftçilerimiz çaresiz kalmış, devletinden bir yardım eli uzanmasını beklemektedir. Çiftçilerimiz için acilen bir tedbir paketi açıklanmalı, tarımsal kredi ve elektrik borçları uygun şartlarda, hatta faizsiz yeniden yapılandırılmalıdır." dedi.
Üretim üzerindeki vergi yükünün azaltılmasının, ekonomiye olumlu yansıyacağını anlatan Kalaycı, adaletli bir vergi sisteminin tesis edilmesinin önemine işaret etti.
Hükümetin bankalarla ilgili denetim görevini de yeteri kadar yapmadığını savunan Kalaycı, bankaların kredi kartlarına ve kredili mevduat hesaplarına çok yüksek faiz uyguladığını belirtti.
Kalaycı, "Kredi kullanıp borçlanan çaresiz vatandaş 'ücret, komisyon, dosya parası' diye soyuluyor. Peki, BDDK ne yapıyor? Hükümet ne yapıyor? Seyrediyor. Sayın Cumhurbaşkanı sitem etmekte sonuna kadar haklıdır. Cumhurbaşkanı sürekli 'Faizi düşürün' diyor, Hükümet ya anlamıyor ya dinlemiyor ya da faize 'Düş' deyince düşeceğini sanıyor ki hiçbir şey yapmıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de en fazla kar eden sektörün finans sektörü olduğuna dikkati çeken Kalaycı, şunları söyledi:
"Milletimiz gece gündüz bankalara çalışmakta, emeğini, alın terini, gelirini, kazancını bankalara faiz olarak aktarmaktadır. AKP İktidarı faiz lobisini abat etmiştir. Faiz lobisi, AKP'nin ekonomi politikalarından beslenmiştir."
- "Dış borcumuz 2016'nın ikinci çeyreği itibarıyla 421,4 milyar dolara çıktı"
MHP İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu, özelleştirme uygulamalarında asli amacın, kamuya ait kuruluşların sermaye piyasalarında halka arz yoluyla satılması suretiyle sermayenin tabana yayılması olduğunu anlattı.
Oysa Türkiye'de özellikle de 2003 sonrasında yapılan özelleştirmelerde sadece kamu varlıklarının büyük kişi ve şirketlere devredilmesi sonucunu doğuran ve yeni iş alanlarının oluşmasını sağlamayan blok satış yönteminin yoğun bir şekilde kullanıldığına vurgu yapan Aksu, şöyle devam etti:
"Son 14 yıllık özelleştirme sürecinde blok satışların toplam satışlar içerisindeki payı yüzde 52,4 tesis ve varlık satışlarının oranı yüzde 29,5 olmuştur. Halka arz yoluyla yapılan satışlar ise toplam satışlar içerisinde yüzde 14,3'lük paya ulaşabilmiş, borsada yapılan satışlar da sadece yüzde 1,9 seviyesinde kalmıştır. Bu durum özelleştirmeler yoluyla kamu kaynaklarının tabana yayılmadığı, aksine milli birikimin büyük ölçekli özel sermaye gruplarına aktarıldığı anlamına gelmektedir. Bu tablo özelleştirmelerin esas hedefinden saptırıldığını da açıkça ortaya koymaktadır. Sermayenin tabana yayılmasını sağlamayan özelleştirmeler rekabetçi bir serbest piyasanın oluşmasına mani olmanın yanı sıra büyük sermayeye sahip küresel çapta faaliyet gösteren çok uluslu yabancı şirketlerin tekel oluşturmasına da yol açmaktadır."
Birçok kurumun özelleştirildikten sonra kapatıldığını, üretimin devamının sağlanamadığını, çalışma alanının dışında, farklı amaçla kullanıldığını, mal varlıkları, arazi ve diğer gayrimenkullerinin satıldığını anlatan Aksu, "Özelleştirilen birçok tesisin kapatılması, kamu kaynaklarının elden çıkarılmasının yanı sıra işsizlik ve büyük kentlere göçü artıran temel unsur olmuştur. Yanlış özelleştirme politikası sonucu ortaya çıkan işsizlik sorununun çözümüne yönelik kalıcı tedbirler alınmamıştır." diye konuştu.
Aksu, "AKP dönemindeki özelleştirme uygulamaları ve kamu ihaleleri, maalesef kamudaki çürümüşlüğün, siyasetçi-iş adamı-bürokrat üçgeninde gelişen yolsuzluk ve usulsüzlüklerin kendini gösterdiği önemli bir alan olmuştur." iddiasında bulundu.
Türkiye'nin, 1985-2016 döneminde toplam 67,5 milyar dolar tutarında özelleştirme yaptığını, bunun 59,4 milyar dolarlık kısmının AK Parti döneminde gerçekleştirildiğini anımsatan Aksu, şöyle konuştu:
"Cumhuriyetimizin kazanımları, Türk milletinin kıt kanaat tasarrufuyla yapılan yatırımlar bir bir elden çıkartılarak yapılan yaklaşık 60 milyar dolarlık özelleştirmeye rağmen, 2002'de 129,5 milyar dolar olan dış borcumuz, 2016'nın ikinci çeyreği itibarıyla 421,4 milyar dolara çıkmıştır."