14 Aralık operasyonunun fezlekesi ortaya çıktı, Gülen bir numaralı 'firari' şüpheli!
İşte 'Tahşiye grubu soruşturmasında usulsüzlük' iddiasına ilişkin hazırlanan fezlekenin detayları...
Gülen cemaati medyasını da kapsayan 14 Aralık operasyonu
çerçevesinde, "Tahşiye grubuna yönelik soruşturmada usulsüzlükler
yapıldığı" iddiasına ilişkin İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından
hazırlanan ve başsavcılığa sunulan fezlekede Fethullah Gülen, bir
numaralı "firari" şüpheli olarak yer alıyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu
tarafından, "devletin egemenliğini ele geçirmek amacıyla baskı,
yıldırma ve tehdit yöntemlerini kullanıp örgütsel yapı oluşturarak
bu yapılanma altında iftira, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve
belgede sahtecilik" suçlarından Hidayet Karaca'nın aralarında
bulunduğu 4'ü tutuklu 37 kişi hakkında yürütülen soruşturmaya
ilişkin, savcılığa gönderilen 429 sayfalık fezlekenin detayları
ortaya çıktı.
Anadolu Ajansı'nda yer alan habere göre, Samanyolu Yayın Grubu
Başkanı Hidayet Karaca'nın "terör örgütü kurmak ve yönetmek", eski
İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Tufan Ergüder, eski İstanbul
Asayiş Şube Müdürü Ertan Erçıktı ve emniyet amiri Mustafa
Kılıçaslan'ın da "terör örgütü üyeliği" suçundan tutuklandığı, 8
kişinin ise adli kontrol hükümleri uygulanarak serbest bırakıldığı
soruşturmaya ilişkin fezlekede, 1 numaralı şüpheli olarak Fethullah
Gülen'e "firari" nitelemesiyle yer verildi.
Müştekiler ve şüpheliler sıralandı
Müşteki mağdur olarak "Molla Muhammed" olarak bilinen Mehmet Doğan,
dönemin Tahşiye Yayınevi sahibi Mehmet Nuri Turan ve gazeteci
Mustafa Kaplan'ın aralarında bulunduğu 68 kişilik fezlekede,
Gülen'in yanı sıra, daha önce "emniyetteki paralel yapı"
soruşturması kapsamında tutuklanan emniyet yetkilileri Yurt Atayün,
Ömer Köse, Erol Demirhan, Ali Fuat Yılmazer ve Kazım Aksoy ile bu
soruşturma kapsamında tutuklanan 4 kişi ile aralarında Zaman
Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın da bulunduğu
serbest bırakılan şüphelilerden oluşan 37 kişinin ismi
sıralandı.
"Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, kurulan örgüte üye olma, iftira,
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, adli görevi kötüye kullanma,
resmi belgede sahtecilik, özel hayatın gizliliğini ihlal ve suç
uydurma" suçlarının yazılı olduğu fezlekede, suçun İstanbul ve
Ankara'da 2009 yılının tamamı ile 2010 yılının ocak, şubat ve mart
aylarında işlendiği ifade edildi.
İletişim tespit ve teknik araçla izleme kararı ile savcılık
yazıları, fiziki takip, müşteki ifade ve bilgi alma tutanakları,
talimat yazıları, ekspertiz raporları, "www.herkul.org" adlı
internet sitesinde "tahşiye" konulu konuşma, yayım organları, haber
ve köşe yazıları, Samanyolu Televizyonu Tek Türkiye dizisi,
"karanlık karar kurulu" sahneleri ve açık kaynak tespit
tutanaklarının "delil" olarak sunulduğu fezlekede, soruşturma
konusu da yazıldı.
Mayıs ayında emniyete gönderilen ihbar e-maili
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü'ne 16
Mayıs 2014 tarihinde, Mehmet Nuri Turan tarafından e-mail ile ihbar
yapıldığı belirtilen fezlekede, ihbar mektubundan şu beyanlar
aktarıldı:
"22 Ocak 2010 tarihinde, El Kaide örgüt kapsamında yapılan
operasyonla gözaltına alındım ve tutuklanarak 17 ay cezaevinde
kaldım. Mahkemem halen devam etmektedir. Benim araştırmanızı
istediğim konu şudur. Ben o dönemde Tahşiye Yayınevi'nin
sahibiydim. Sayın Fethullah Gülen, 6 Nisan 2009 tarihinde
www.herkul.org adlı sitede, 'irtica paranoyası' adıyla yaptığı
konuşmada, yayınevi El Kaide ile ilişikmiş gibi bir konuşma yaptı.
Bundan sonra bütün medya bu konuşmayı verdi ve 11 Nisan 2009
tarihinde İstanbul emniyetine isimsiz ve imzasız bir ihbar mektubu
gönderilmiş ve soruşturma da bunun üzerine başlatılmış. Elbette
benim suçlu olup olmadığıma mahkeme karar verecek ancak devam eden
mahkemenizden bağımsız olarak bu konu, paralel yapı tarafından bana
ve arkadaşlarıma ve hatta hiç tanımadığım veya tanıyıp asla bir
araya gelemeyeceğim insanlar dahil edilerek bize bir tuzak mı
kuruldu sorusu hep gündemde duruyor. Eğer emniyete davet edilirsem,
kapsamlı olarak gereken bilgileri verebilirim. Çünkü bir iş
adamıyım herhangi bir terör örgütüyle ilişkim olamaz."
Mail üzerine, belirtilen hususların araştırıldığı, tespitlerin
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na aktarılması üzerine
başsavcılıktan 16 Ekim 2014'te konunun araştırılması talimatı
üzerine tahkikata başlandığı bildirilen fezlekede, "Radikal tahşiye
grubu" ismiyle başlayıp daha sonra "El Kaide yanlısı radikal Mehmet
Doğan grubu" olarak değiştirilen soruşturmayla alakalı, "Tahşiye"
ve "Rahle" isimlerinin BMB Yayın Grubu'nun markaları olduğunun
tespit edildiği belirtildi.
30 gözaltı 10 tutuklama
Fethullah Gülen'in 6 Nisan 2009'da, www.herkul.org'ta, "irtica
paranoyası" başlıklı konuşmasında kullandığı ifadelerin de yer
aldığı fezlekede, bu konuşmanın yapıldığı tarihte, 'Tahşiye' ve
'Rahle'nin BMB Yayın Kağıt ve Turizm Pazarlama Limited Şirketi'nin
markalarından olduğu, 2004 yılında kurulan şirketin ortaklarının
ise 22 Ocak 2010'da "Radikal tahşiye" operasyonunda ismi
geçen Mehmet Nuri Turan, Bünyamin Ateş, Burhan Bozgeyik ve Mustafa
Kaplan olduğunun ticaret sicil gazetesinden anlaşıldığı dile
getirildi.
Dönemin özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
Tahşiye grubuna yönelik yapılan soruşturmayla ilgili özet bilgiye
yer verilen fezlekede, 22 Ocak 2010'daki operasyonel çalışmalarda
gözaltına alınan 30 kişiden, 13'ünün savcılık, 7'sinin mahkemece
serbest bırakıldığı, Mehmet Doğan, Mustafa Kaplan ve Mehmet Nuri
Turan'ın aralarında olduğu 10 kişinin ise İstanbul 11. Ağır Ceza
Mahkemesi tarafından tutuklandığı hatırlatıldı.
‘Bilgileri teyit etme gereği dahi duymadan dinleme talep
ettiler’
Operasyon ve soruşturma belgelerinde şüphelilerin imzalarının
olduğu ve 5 Mayıs 2009 tarihi itibariyle soruşturma izni için
dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcısı Kadir Altınışık'tan talimat
alındığı kaydedilen fezlekede, 20 kişi için iletişim tespitine
karar verilmesi talep edilen ve mahkemeye sunulan bir yazıda,
"Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu'nun (PVSK) ek 7. maddesi
kapsamında, istihbari çalışma sonucu derlenen bilgilerin, haricen
delillendirilmedikçe hukuki delil olarak değerlendirilmemesi
gerektiği halde, 29 Nisan 2009 tarihli istihbarat yazısının delil
gösterildiği, yazıya internet sitesi ekran çıktıları eklenerek
başkaca hiçbir çalışma yapılmadığı ve bilgileri teyit etme gereği
dahi duyulmadan şahıslara yönelik iletişimin dinlenmesi ve kayıt
altına alınmasının talep edildiği" vurgulandı.
Söz konusu yazıda imzası olan büro amirinin, "yasa dışı dinleme"
suçundan halen tutuklu olan emniyet amiri Kazım Aksoy olduğu
hatırlatılan fezlekede, yine usulsüz olarak hazırlanan başka bir
talep yazısında da, "yasa dışı dinleme" soruşturması kapsamında
serbest bırakılan dönemin terörle mücadele şube müdür vekili Ertan
Erçıktı'nın imzasının bulunduğu ifade edildi.
Fezlekede, soruşturma dosyasındaki 20 kişiye daha sonra bu
kişilerin irtibatlı olduğu 48 kişinin eklendiği, böylece iletişimi
dinlenerek teknik takibe alınanların sayısının 68'e çıktığı ifade
edildi.
Mehmet Doğan hakkındaki takip kararları 19 kez
uzatıldı
Tespiti yapılan 68 kişi ve 2 dershaneye yönelik operasyon ve
soruşturma dönemlerinde yapılan işlemlere yer verilen fezlekede,
"Molla Muhammed" olarak bilinen Mehmet Doğan'ın, grubun liderliğini
yapan emekli bir imam olduğu, Muş'ta ikamet ettiği, zaman zaman
İstanbul'a gelerek Güngören ilçesindeki medresede, Risale-i Nur
sohbetleri düzenlediği kaydedildi.
Doğan hakkında dönemin özel yetkili mahkemelerinden alınan takip
kararlarının 19 kez uzatıldığı ve bu kişinin 22 Ocak 2010 tarihinde
yakalanarak tutuklandığı kaydedilen fezlekede, Mehmet Doğan'ın 17
ay tutuklu kaldıktan sonra 20 Mayıs 2011'de serbest kaldığı ve
halen tutuksuz yargılanmasına devam edildiği aktarıldı.
Fezlekede, PVSK ek 7. madde kapsamında, istihbarat çalışması
sonucunda derlenen bilgilerin haricen belgelendirilmedikçe hukuki
delil sayılmaması gerektiği halde 29 Nisan 2009 tarihli istihbarat
yazısının rapor haline getirilip, iletişimin dinlenmesi ve kayıt
altına alınması ile teknik takip kararları alındığı belirtilerek,
önce operasyon yapıldığı ve daha sonra fiziki takip raporlarının
yazıldığı, Doğan hakkında 15 kez dinleme kararına rağmen, biri
operasyondan sonra olmak üzere ancak iki rapora rastlanıldığı
bilgisi verildi.
‘Fethullah Gülen tarafından verildi’
Fezlekede, "Soruşturma kapsamında kendilerine haksızlık yapıldığını
beyan eden Mehmet Nuri Turan, tutuklu olduğu cezaevinden 17 Mart
2011'de Emniyet Müdürlüğüne gönderdiği mektupta, söz konusu
operasyon talimatının Fethullah Gülen tarafından verildiğini
yazmıştır" denildi.
Gereği için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü
Suçlar Bürosu'na sunulan fezlekede, yaptığı şikayetle soruşturmanın
başlatılmasını sağlayan ve cezaevinde 17 ay tutuklu kalan dönemin
Tahşiye Yayınevi'nin sahibi Mehmet Nuri Turan ile ilgili bilgilere
yer verildi.
Turan'ın, 22 Ocak 2010'da operasyonla yakalandığı, 17 ay tutuklu
kaldıktan sonra 20 Mayıs 2011'de serbest kaldığı ve halen tutuksuz
yargılandığı hatırlatılan fezlekede, "Soruşturma kapsamında
kendilerine haksızlık yapıldığını beyan eden Mehmet Nuri Turan,
tutuklu olduğu cezaevinden 17 Mart 2011'de emniyet müdürlüğüne
gönderdiği mektupta, söz konusu operasyon talimatının Fethullah
Gülen tarafından verildiğini yazmıştır" ifadeleri yer aldı.
‘Hocayı kızdıracak ne yaptın?’
Turan'ın cezaevinden yazdığı mektupta, 'kumpası araştırması gereken
kişilerle operasyonu yapan yetkililerin aynı olduğu, daha önce
gönderdiği mektubuna üstün körü cevap verildiği ve içeriğine hiç
girilip araştırılmadığı" iddialarının yer aldığı belirtilen
fezlekede, söz konusu polislerden, belgelerde parafları olan memur
Hasan Basri Kahraman, 3. grup amiri Gaffur Ataç, büro amir vekili
Kazım Aksoy, şube müdür yardımcısı Ömer Köse ve şube müdürü Yurt
Atayün'ün, 22 Temmuz 2014'de yapılan soruşturmada, "askeri ve
siyasal casusluk, kişisel verileri hukuka aykırı kaydetme özel
hayatın gizliliğini ihlal, suç uydurma ve evrakta sahtecilik"
suçlarından yakalandıkları, bir çoğunun halen tutuklu olduğu
bildirildi.
Polis görev kanununa göre istihbarat çalışması sonucunda derlenen
bilgilerin, haricen belgelendirilmedikçe hukuki delil
sayılamayacağı halde 29 Nisan 2009 tarihli istihbarat yazısının
rapor haline getirildiği ve dinleme için teknik takip kararları
alındığı kaydedilen fezlekede, ikamet aramasına gelen başkomiser
Ferdi T'nin, Turan'a "Hocayı kızdıracak ne yaptın?" şeklinde
sorduğu iddia edildi.
‘Takip tutanakları operasyondan sonra tanzim
edildi’
Mağdur Turan ile ilgili 17 Aralık 2009'da alınması gereken teknik
takip kararının alınmayarak 12 kez uzatıldığı vurgulanan fezlekede,
yapılan fiziki takibe ilişkin tutanakların aynı gün hazırlanmadığı,
toplu olarak 29 Aralık 2009'da, operasyondan bir gün sonra tanzim
edildiği ifade edildi.
Fezlekede, mağdurlardan gazeteci Mustafa Kaplan'ın da 22 Ocak
2010'da yakalandığı, 17 ay tutuklu kaldıktan sonra 20 Mayıs 2011
tarihinde serbest kaldığı ve tutuksuz yargılanmasının devam ettiği
hatırlatılarak, bu kişi hakkında da yasa dışı teknik takip kararı
alındığı, soruşturmaya dahil edilmesine ilk istihbarat raporundan
başka dayanak olmadığı, fiziki takip çalışmasına ilişkin
tutanakların biri hariç hepsinin operasyondan bir gün sonra, aynı
sicil sayılı personel tarafından hazırlandığı öne sürüldü.
‘Cinsel içerikli görüşmeler tape yapılıp mağdurlara
soruldu’
Mağdurlardan, A.A hakkında da yasa dışı teknik takip kararı
alındığı kaydedilen fezlekede, bu kişinin soruşturmayla alakası
olmayan, özel hayatın gizliliğini ihlal eden cinsel içerikli
görüşmelerinin tape yapıldığı ve bu görüşmelerin ifade alma
işleminde soru olarak şüpheliye yöneltildiği aktarıldı.
Yine yasa dışı şekilde hakkında dinleme kararı alınan mağdurlardan
H.T.Y ve S.H'nin, özel hayatın gizliliğini ihlal eden "cinsel
içerikli homoseksüel" telefon mesajlarının da tape yapıldığı ve bu
tapelerin ifade aşamasında şüphelilere soru olarak yöneltildiği
anlatılan fezlekede, bu kişilerden H.T.Y ile ilgili bazı defalar
uzatma kararı bulunmamasına rağmen 15 kez teknik takibe alındığı
halde herhangi bir çalışma yapılmadığı vurgulandı.
Telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi yönetmeliğinin 12.
maddesinde, "dinleme kesintisiz olarak devam eder" hükmüne atıfta
bulunulan fezlekede, "Fakat bir hatla ilgili, 28 Eylül 2009'da
sonlandırılan dinleme işlemi, 9 Ekim 2009'da Mehmet Doğan ile 12
Haziran 2009'da yapılan telefon konuşması gerekçe gösterilerek, 3
ay boyunca yeniden yapılmış, yönetmeliğe aykırı davranılmıştır"
ifadeleri kullanıldı.
‘Aytunç Apartmanı’ için 11 defa dinleme kararı
Fezlekede, "Aytunç" isimli bir apartmanla ilgili de dinleme kararı
alındığının tespit edildiği belirtildi.
Bu sabit hatla ilgili herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığından
15 Aralık 2009'da dinleme işlemine bir yazıyla son verildiği
belirtilen fezlekede, şahsın açık kimliğinin tespit edilemediği ve
"Aytunç" diye belirtilen şahsın, aslında bir apartman ismi
olduğunun değerlendirildiği bildirildi.
Fezlekede, "Yazılarda, şahsın açık kimliği olmadan karar talep
edilmiştir. 'Aytunç' diye tabir edilenin, gerçek şahıs yerine, Muş
merkez Hürriyet Mahallesi Mehmetçik Caddesi'nde bulunan Aytunç
apartmanı olduğu ve toplantı evi olarak kullanıldığı tespit
edilmiştir. 'Aytunç' diye belirtilen toplantı eviyle ilgili 11 defa
teknik takip kararı alınmasına rağmen her hangi bir fiziki takip
çalışması yapılmamış, fezleke düzenlenmemiştir" denildi.
‘Gülen hocayı kızdıracak kitapları neden
basıyorsun?’
Fezlekede, şikayetçi Mehmet Nuri Turan'ın 16 Mayıs 2014'te emniyete
gönderdiği ihbar mektubu içeriğine ve ifadesine yer verildi.
Tutuklu bulunduğu dönemde de İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne mektup
yazdığını, ancak bunun dikkate alınmadığını belirten Turan'ın,
gözaltına alınmasıyla ilgili şu ifadelerine yer verildi:
"Gözaltına alınıp, polis aracına bindirildim. Gösterilirse
tanıyabileceğim bir polis, araçta sohbet ederken görevin
zorluğundan bahsetti ve 'bir PKK'lıya bile kan verdiğini' beyan
edince, ben de 'onlara karşı bize olandan daha yumuşaksınız' dedim.
Bunun üzerine polis, 'Sen söyle Fethullah Hoca'yı kızdıracak ne
halt ettin?' dedi. Ben de 'yazıklar olsun sana' dedim. Bu ifadeyi
kullanan kişiye diğer polisler, 'komiserim' diyorlardı.''
Turan'ın ifadesinde, Fethullah Gülen'in konuşmasından bir hafta
sonra, ''Nur'' camiasının ileri gelenlerinden Mustafa Akar ve vefat
eden Mustafa Sungur ile konuşup, onlara 'Gülen'in kendilerini hedef
alarak konuşma yaptığını ve bunun nedenini öğrenmek istediğini'
söylediği bilgisi yer aldı. Turan'ın bu görüşmelerinin ardından
2009'da mayıs ayınında Fahri Sarrafoğlu ile yaptığı görüşmeye yer
verildi.
Fezlekede, Sarrafoğlu'nun Turan'a, ''Fethullah Gülen Hoca'yı
kızdıracak kitapları neden basıyorsun? Zaten dinleniyorsun ve takip
ediliyorsun?" dediği ve kendisinin de "devlet takip ediyorsa sorun
yok başkaları takip ediyorsa sorun var" şeklinde konuştuğu
belirtildi.