06 Haz 2010 13:09
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:21
12 EYLÜL ÖNCESİ 7 TİP'LİYİ ÖLDÜRMEKLE SUÇLANAN HALUK KIRCI'DAN MÜTHİŞ İTİRAFLAR
12 Eylül öncesi Ankara'da 7 TİP'liyi öldürmekle suçlanan Haluk Kırcı, ilk kez bir gazeteye konuşup şok itiraflarda bulundu
Adalete hesap verdim. Şimdi sıra Allah’ta... O zamanlar 20 yaşındaydım, bizleri kullandılar, 5 bin kişinin katili ben miyim?
İŞTE KARŞIMDA
Gazetecilik zor meslek cidden. Düşünsenize benim durumumu. Bir insan var hayatınızda. Hiç tanışmamışsınız. Bir kez bile yüz yüze gelmemişsiniz ama hep nefret etmişsiniz. Adının geçtiği her yerde lanet okumuşsunuz. Ancak birgün kader sizi o insanla karşı karşıya getirmiş ve demiş ki; "İşte o katil karşında oturuyor. Haydi şimdi sor bakalım! Neden 1978’de Bahçelievler’de o 7 Türkiye İşçi Partili (TİP) genci öldürmüş? Neden o gencecik insanların canlarına kıymış?" diye. İşte bu haftaki röportajı tamamen bu ruh haliyle yaptım. Geçtiğimiz günlerde cezaevinden çıkan eski ülkücü katil Haluk Kırcı ile konuştum. Aklıma gelen her şeyi sordum. O da bütün samimiyetiyle cevap verdi. Saatler sürdü söyleşimiz. Röportajın sonunda kendisine de itiraf ettim: "Buraya gelirken ellerim ayaklarım titriyordu. Hatta bir ara gelmemeyi bile düşündüm. Ancak iyi ki gelmişim. Çünkü anlattıklarınızdan gençlere, özellikle şiddete meraklı gençlere ulaştıracak çok doğru mesajlar aldım. Evet; bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş demektir. Şiddet, sadece şiddeti doğurur!"
Bahçelievler katliamındaki rolünüzü kabul ettiniz. "Evet ben yaptım!" dediniz.
Evet kabul ettim. Reddetmedim.
Ama bana biraz önce de, "Pişman olsam neye yarar ki!" dediniz. Sonuçta siz bir katilsiniz! Nedir samimi duygularınız?
Ben yaşadıklarımın hesabını adalete verdim. Hatta fazlasıyla verdim. Bahçelievler olayı olduğunda 20 yaşındaydım. Şimdi 52 yaşındayım. Ben 20 yaşındayken Türkiye bir kardeş kavgasının içindeydi. Soğuk savaş operasyonları can alıyordu. Bugün o tecrübeleri yaşamış, o keşkelerin peşine düşmüş biri olarak söylüyorum. Bir insanın hayatından daha değerli bir şey olamaz. Ben "Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş demektir" diyen bir dine inanıyorum. Adalete hesap verdim. Asıl şimdi Cenab-ı Allah’a vereceğim bir hesap var. Şiddetle, vurarak, kırarak bir şeyleri çözmek mümkün değil. Şiddet şiddeti doğuruyor. Şiddet sadece dışarıdan bu ülkeyi seyredenlerin işine geliyor.
OYUNA GETİRDİLER
Niye öldürdünüz?
Bu bir cinnet hali. Toplumsal cinnet hali. Ben ülkemin komünist işgal tehdidi ile karşı karşıya olduğuna inanmıştım. Bu tehdidi yapanlar şiddet uyguluyordu. Ellerinde silahlar kurtarılmış bölgeler ilan ediyor ve halk mahkemelerinde idam cezaları veriyorlardı. Bu devlete sahip çıkan, bu işgale direnen sadece biz vardık. Buna inanmıştık. Oyuna geldiğimizi anlayabilmek için 12 Eylül darbesinin yapıldığını görmemiz lazımdı. Sanal bir alemde yaşıyorduk ve çok kıyıcı olmuştuk. Benim yaptığım muhasebeyi bugün hayatta olan ve sokakta dolaşan 5 bin katil de yapıyor mu acaba?
DİĞER KATİLLER NEREDE?
Ne demek istiyorsunuz yani?
1970’li yıllarda tam 5 bin genç öldürüldü. Öldürülenler arasında benim canciğer arkadaşlarım vardı. 5 bin genç öldüyse, beş bin cinayet ve beş bin katil var demektir. Bu beş bin cinayetten yargılananlar arasında en uzun süre cezaevinde yatan kim? Bu cinayetlerin en fazla muhasebesini yapan kim? Sadece ben miydim katil olan? Ben cezamı çektim. Peki ya diğer katiller nerede? Geriye dönüp baktığım zaman kendim bile hayret ediyorum. Benim yedi sülalemde karakol yüzü gören insan yok. Ben cinayet işledim evet, adam öldürdüm. Allahın yarattığı bir canı almak akıl işi mi? Değil. Yüz bin kere değil. Bahçelievler olayı trajik bir olay. 12 Eylül öncesi cinayetlerinin sembolü oldu. Ama o öldürülen beş bin kişinin hepsinin katili ben değilim.
Bir de azmettirenler var değil mi?
Bu oyunun ne kadar çapraşık bir oyun olduğunu o dönemi yaşayanlar bilir. Çorum’u, Maraş’ı kim azmettirdi? 1 Mayıs 1977’yi kim planladı? O dönem Türkiye’yi yönetenlere bakın. Sokakta oluk oluk kan akıyor, parlamento aylarca Cumhurbaşkanı seçemiyor. İkisi de aynı işe hizmet ediyor. Darbeye! İşin ilginç yanı ne biliyor musunuz? Yıllar sonra ben 1999’da yakalanıyorum. Sayın Ecevit o zaman Başbakan. Dedi ki basına; "Haluk Kırcı vicdanını temizlemek için konuşsun!" Eğer Türkiye’de vicdanı temizlemesi gereken insanlar varsa onlar, öncelikle o gün Türkiye’yi yönetenlerdir. Ben 20 yaşında genç, atak, kesin kabulleri olan sıradan bir insandım. Benim yaptıklarımla Türkiye eğer saplantıya girecekse, benim vicdanımı temizlememle Türk gençliği kurtulacaksa ben her şeyi yaparım. Ben 20 yaşındaydım, onlar ülkeyi yönetiyorlardı. Böyle bir saçmalık olabilir mi Sevilay Hanım?
ÖZEL OPERASYONLAR
Kontrgerilla mıydı peki?
O kadar basit değil. Ama Türkiye’de maalesef çok ciddi boyutta özel harp operasyonları yapılmıştır. Bu operasyonlardan birebir bildiklerim var. Bunu da çok açık şekilde söyleyeyim. Mesela Haziran 1979’da MHP Genel Merkezi’ni kimler kurşunladı? 1980’de Ziraat Mühendisleri Birliği’ne kimler saldırdı? Kimler oradaki insanları öldürdü?
Kimler?
Baksınlar. Bu olayların dosyaları orada duruyor. Yıllar sonra ordunun içinde birileri hakkında dosya açıldı, kapatıldı gitti.
KİTABIMDA YAZDIM
Provokasyon mu diyorsunuz?
Evet provokasyondur. Bir tane değil ki; yüzlerce var. ’Adamların dosyası var’ diyorum. Bu saldırıları yapanların asker kökenli oldukları tespit edildi. Ben size bir şey söyleyeyim. 1974’den sonra Kürt vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı bölgelerde Ülkü Ocakları kurulmuştur. Kimler kurdurtmuştur o ocakları? Oradaki arkadaşlarımıza kimler yardımcı olmuştur? Kimler bu arkadaşlarımıza silah ve mermi getirmiştir?
Asker mi diyorsunuz yani?
Yüzde doksan dokuz. Ben yazdım zaten. "Zamanı Süzerken" adlı kitabımda var. Maalesef o günkü şartlar değiştiği için kimseye anlatamıyorsunuz bunu.
Röportaj : Sevilay YÜKSELİR/ SABAH
İŞTE KARŞIMDA
Gazetecilik zor meslek cidden. Düşünsenize benim durumumu. Bir insan var hayatınızda. Hiç tanışmamışsınız. Bir kez bile yüz yüze gelmemişsiniz ama hep nefret etmişsiniz. Adının geçtiği her yerde lanet okumuşsunuz. Ancak birgün kader sizi o insanla karşı karşıya getirmiş ve demiş ki; "İşte o katil karşında oturuyor. Haydi şimdi sor bakalım! Neden 1978’de Bahçelievler’de o 7 Türkiye İşçi Partili (TİP) genci öldürmüş? Neden o gencecik insanların canlarına kıymış?" diye. İşte bu haftaki röportajı tamamen bu ruh haliyle yaptım. Geçtiğimiz günlerde cezaevinden çıkan eski ülkücü katil Haluk Kırcı ile konuştum. Aklıma gelen her şeyi sordum. O da bütün samimiyetiyle cevap verdi. Saatler sürdü söyleşimiz. Röportajın sonunda kendisine de itiraf ettim: "Buraya gelirken ellerim ayaklarım titriyordu. Hatta bir ara gelmemeyi bile düşündüm. Ancak iyi ki gelmişim. Çünkü anlattıklarınızdan gençlere, özellikle şiddete meraklı gençlere ulaştıracak çok doğru mesajlar aldım. Evet; bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş demektir. Şiddet, sadece şiddeti doğurur!"
Bahçelievler katliamındaki rolünüzü kabul ettiniz. "Evet ben yaptım!" dediniz.
Evet kabul ettim. Reddetmedim.
Ama bana biraz önce de, "Pişman olsam neye yarar ki!" dediniz. Sonuçta siz bir katilsiniz! Nedir samimi duygularınız?
Ben yaşadıklarımın hesabını adalete verdim. Hatta fazlasıyla verdim. Bahçelievler olayı olduğunda 20 yaşındaydım. Şimdi 52 yaşındayım. Ben 20 yaşındayken Türkiye bir kardeş kavgasının içindeydi. Soğuk savaş operasyonları can alıyordu. Bugün o tecrübeleri yaşamış, o keşkelerin peşine düşmüş biri olarak söylüyorum. Bir insanın hayatından daha değerli bir şey olamaz. Ben "Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş demektir" diyen bir dine inanıyorum. Adalete hesap verdim. Asıl şimdi Cenab-ı Allah’a vereceğim bir hesap var. Şiddetle, vurarak, kırarak bir şeyleri çözmek mümkün değil. Şiddet şiddeti doğuruyor. Şiddet sadece dışarıdan bu ülkeyi seyredenlerin işine geliyor.
OYUNA GETİRDİLER
Niye öldürdünüz?
Bu bir cinnet hali. Toplumsal cinnet hali. Ben ülkemin komünist işgal tehdidi ile karşı karşıya olduğuna inanmıştım. Bu tehdidi yapanlar şiddet uyguluyordu. Ellerinde silahlar kurtarılmış bölgeler ilan ediyor ve halk mahkemelerinde idam cezaları veriyorlardı. Bu devlete sahip çıkan, bu işgale direnen sadece biz vardık. Buna inanmıştık. Oyuna geldiğimizi anlayabilmek için 12 Eylül darbesinin yapıldığını görmemiz lazımdı. Sanal bir alemde yaşıyorduk ve çok kıyıcı olmuştuk. Benim yaptığım muhasebeyi bugün hayatta olan ve sokakta dolaşan 5 bin katil de yapıyor mu acaba?
DİĞER KATİLLER NEREDE?
Ne demek istiyorsunuz yani?
1970’li yıllarda tam 5 bin genç öldürüldü. Öldürülenler arasında benim canciğer arkadaşlarım vardı. 5 bin genç öldüyse, beş bin cinayet ve beş bin katil var demektir. Bu beş bin cinayetten yargılananlar arasında en uzun süre cezaevinde yatan kim? Bu cinayetlerin en fazla muhasebesini yapan kim? Sadece ben miydim katil olan? Ben cezamı çektim. Peki ya diğer katiller nerede? Geriye dönüp baktığım zaman kendim bile hayret ediyorum. Benim yedi sülalemde karakol yüzü gören insan yok. Ben cinayet işledim evet, adam öldürdüm. Allahın yarattığı bir canı almak akıl işi mi? Değil. Yüz bin kere değil. Bahçelievler olayı trajik bir olay. 12 Eylül öncesi cinayetlerinin sembolü oldu. Ama o öldürülen beş bin kişinin hepsinin katili ben değilim.
Bir de azmettirenler var değil mi?
Bu oyunun ne kadar çapraşık bir oyun olduğunu o dönemi yaşayanlar bilir. Çorum’u, Maraş’ı kim azmettirdi? 1 Mayıs 1977’yi kim planladı? O dönem Türkiye’yi yönetenlere bakın. Sokakta oluk oluk kan akıyor, parlamento aylarca Cumhurbaşkanı seçemiyor. İkisi de aynı işe hizmet ediyor. Darbeye! İşin ilginç yanı ne biliyor musunuz? Yıllar sonra ben 1999’da yakalanıyorum. Sayın Ecevit o zaman Başbakan. Dedi ki basına; "Haluk Kırcı vicdanını temizlemek için konuşsun!" Eğer Türkiye’de vicdanı temizlemesi gereken insanlar varsa onlar, öncelikle o gün Türkiye’yi yönetenlerdir. Ben 20 yaşında genç, atak, kesin kabulleri olan sıradan bir insandım. Benim yaptıklarımla Türkiye eğer saplantıya girecekse, benim vicdanımı temizlememle Türk gençliği kurtulacaksa ben her şeyi yaparım. Ben 20 yaşındaydım, onlar ülkeyi yönetiyorlardı. Böyle bir saçmalık olabilir mi Sevilay Hanım?
ÖZEL OPERASYONLAR
Kontrgerilla mıydı peki?
O kadar basit değil. Ama Türkiye’de maalesef çok ciddi boyutta özel harp operasyonları yapılmıştır. Bu operasyonlardan birebir bildiklerim var. Bunu da çok açık şekilde söyleyeyim. Mesela Haziran 1979’da MHP Genel Merkezi’ni kimler kurşunladı? 1980’de Ziraat Mühendisleri Birliği’ne kimler saldırdı? Kimler oradaki insanları öldürdü?
Kimler?
Baksınlar. Bu olayların dosyaları orada duruyor. Yıllar sonra ordunun içinde birileri hakkında dosya açıldı, kapatıldı gitti.
KİTABIMDA YAZDIM
Provokasyon mu diyorsunuz?
Evet provokasyondur. Bir tane değil ki; yüzlerce var. ’Adamların dosyası var’ diyorum. Bu saldırıları yapanların asker kökenli oldukları tespit edildi. Ben size bir şey söyleyeyim. 1974’den sonra Kürt vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı bölgelerde Ülkü Ocakları kurulmuştur. Kimler kurdurtmuştur o ocakları? Oradaki arkadaşlarımıza kimler yardımcı olmuştur? Kimler bu arkadaşlarımıza silah ve mermi getirmiştir?
Asker mi diyorsunuz yani?
Yüzde doksan dokuz. Ben yazdım zaten. "Zamanı Süzerken" adlı kitabımda var. Maalesef o günkü şartlar değiştiği için kimseye anlatamıyorsunuz bunu.
Röportaj : Sevilay YÜKSELİR/ SABAH