"100 Yüze İmza ve Söyleşi" etkinliği
- Yazar Eraslan:- "Sözlü kültürde şiire ve söze yaslı bir toplumuz. Türkü de çok önemli, uzun havalar da önemli bizde. Bir kısmı ile bu toplumun ele geçirilemezliğini, kişisel olarak, bu toplumun söze yaslı olmasıyla bağlantılı olmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum."
İSTANBUL (AA) - Yazar Sibel Eraslan, Zeytinburnu Belediyesince düzenlenen "100 Yüze İmza ve Söyleşi" programında son kitabını imzaladı.
Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi'nde öykücü Aykut Ertuğrul'un moderatörlüğünde gerçekleşen etkinlikte konuşan yazar Eraslan, Türkiye'nin hem Avrupa, hem de Asya'da toprakları olan köklü bir ülke olduğunu belirterek, "Arap yarımadası ve Karadeniz çok arada bir yerde ve zor bir coğrafya. Bu coğrafyayı ayakta tutan ise şiir dilidir." dedi.
Yazar Eraslan, şöyle devam etti:
"Bir Yunus Emre'yi atlayamazsınız. Pir Sultan Abdal mesela çok renkli bir durumdur. Hani ilmek ilmek örülmüş derler ya, o ilmek işte bizde şiirle atılmıştır. Bir milletten bahsederken sanat yüzünden bahsederiz. Mesela, Alman kültüründe felsefe, İtalya'da heykel, Fransa'da da resim vardır. Bizim toprağımızın sanat yüzü ise bence şiirdir."
Kültürel anlamda Türkiye'deki değişimlere de değinen Eraslan, her türlü dönüşümün sırtını yazarlara yasladığına dikkati çekti.
Eraslan, "Bizim İslamcı düşüncenin içinden gidecek olursak ki Necip Fazıl Kısakürek, bir Sezai Karakoç ismi yetişir mesela. Ben de İsmet Özel, Sezai Karakoç'la yetiştim." diyerek, şunları kaydetti:
"Sözlü kültürde şiire ve söze yaslı bir toplumuz. Türkü de çok önemli, uzun havalar da önemli bizde. Bir kısmı ile bu toplumun ele geçirilemezliğini, kişisel olarak, bu toplumun söze yaslı olmasıyla bağlantılı olmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum."
"Gök ile yerin bağlantısını sağlayan sözdür." şeklindeki düşüncesini dile getiren Eraslan, şunları anlattı:
"Gök ile yerin bağlantısını sağlayan, aynı zamanda bir türkü, bir dua ve yakarıştır. Aynı zamanda yastır. Yani sözün direk gökle yeri bağlayan bir unsur olduğunu fark etmemiz gerekiyor. Hikaye ve öykü arasındaki fark da tam buradan besleniyor. Hikaye anlatılan bir şeydir. Sözün billurlaştığı bir alandır."
Eraslan, öyküyü ise mimariye benzettiğini, öykü yazmanın ölçü, birleştirme gerektirdiğini ifade etti.
Hikaye ve öykü arasında da fark olduğu düşüncesini dile getiren Eraslan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Ben hiçbir zaman öykücü olamadım mesela, evet üzerinde çalıştım. Roman da çalıştım mesela uzun yıllar, o romandan tekrar kıssaya, hikayeye dönerken ister istemez öyküye uğrayan yerleri var. Son kitabım Babam İçin Beyaz Bir Kuğu'da da bu var. Ama bundan önceki 2 kitabımda öykü yoktu."
Eraslan, "Biz Mustafa Kutlu'nun paltosundan çıkmış çocuklarız." ifadesini kullanarak, ilk yazarlık günlerinde Dergah dergisi ile tanışmış olmasının yazarlık serüvenine önemli bir ivme kazandırdığını vurguladı.
Mustafa Kutlu'un çevresindeki gençlere nasihatlerde bulunduğunu anlatan Eraslan, şunları paylaştı:
"Kutlu bize, 'Çocuklar iyi şiir, iyi yazı yazmaktan daha önemli bir şey var. İyi insan olmak' derdi. Biz onu, bir ahlaki öğretiyi dinler gibi dinlerdik aynı zamanda. Dolayısıyla saf bir mimari girişim, saf bir inşaat değildi bizim Kutlu'nun yanında duruşumuz. Ben lisedeyken Ahmet Kabaklı'nın Türk Edebiyatı Vakfı sohbetlerinin müdavimiydim. Bu isimler sadece edebiyatçı, gazeteci değil aynı zamanda bizim için bir öğretmendiler."
Eraslan, etkinlik sonunda Zeytinburnu Belediyesi tarafından dinleyicilere hediye edilen "Babam İçin Beyaz Bir Kuğu" kitabını imzaladı, okuyucularıyla sohbet etti.